
Daredevils Of Sassoun (Sason Kahramanları, Sason Şövalyeleri) başlıklı bu destan, 1873‘te Vanlı bir Ermeni rahibi Garegin Servantstian (1840-1892) tarafından keşfedildi. Bu rahip, öykünün tamamını Gurbo adında Muşlu bir köylüden dinleyip kaydetti. Onu 1874‘te Sasonlu Davut veya Meherr Kapısı başlığıyla kitaplaştırıp yayınladı. Bu kitap 1881‘de Rusça’ya, sonraları Çince ve Fransızcaya çevrildi. Bu destanı sahiplenen Ermeniler 1939‘da tüm dünyada Sason sagasının bininci yıldönümünü kutladılar. Dersim ve Zaza Tarihi-Sözlü Gelenek ve Tarihsel Gerçek başlıklı kitap çalışmamda bu destanı yorumlamıştım. Aşağıda bazı ek yorumları bu destanın daha geniş bir özeti ile birlikte veriyorum. Az önce anılan başlıkta geçen Meher Kapısı, Urartu Krallığı’ndan kalma olup üzerinde yazıtlar mevcuttur. Bu öykünün bugünkü şekline 12‘inci yüzyılda veya 13‘üncü yüzyıl başlarında kavuştuğu anlaşılıyor. Ama bazı parçaları Tevrat zamanı ve Senekerim dönemi Asurya’sı kadar gerilere dayanır. Öyküde saf bir demokrasi olarak tarif edilen Sason, hem bu adı taşıyan kenti (Sason Kenti), hem de tüm Kırmanc-Zaza topraklarını sembolize eder. Sasonlular, öyküye göre, o sırada Hristiyandırlar. Kendilerine ait manastırları vardır. Destan‘da Sasonlular‘ın yabancı istilacılara karşı yurtsever direnişi, özgürlük savaşı anlatılıyor (1) Öyküdeki Yer Adları Misr: Mısır veya Munzur olarak yorumlanabilir. Öyküde Afrika’daki Mısır’ı değil, Irak ve Suriye bölgesini veya bu bölgedeki bir kent devletini ifade ediyor. Bu bölgenin veya bir bölümünün tarihte Diyar Mudar (Diyar Muzar) olarak bilindiği oldu. Öykü Eyyübiler’in bu bölgedeki ve Mısır’daki etkinlikleri dönemine referans veriyor olabilir. Chin-Ma-Chin: Bu adı Çin gibi yorumlayanlar varsa da, gerçekte bildiğimiz Çin değildir. Bence bu ad kesinlikle Çanestan (Sanamsin, Tzan, tarihi Dersim)‘a tekabül etmektedir. Bakır Kent: Çin-Ma-Çin’de bir kent krallığıdır. Sanasar ve Baltasar burdaki kralın kızlarıyla evlenirler. Yeşil Kent: Hakkında bir tahminde bulunmak zor. Öyküdeki Karakterler Gagik: Sason kralı Dzonivar: Kral Gagik’in kızı. Senekerim: Gerçekte Asur kralı olup öyküde Bağdat’ın Arap halifesi ve Müslüman olarak tanıtılıyor. Öyküde Sason kralı Gagik’in kızı Dzonivar’la evlenir. Sanasar ve Balthasar: Senekerim’in iki oğlu (üvey olmalı). İkizdirler. Anneleri Dzonivar, babaları ise gerçekte sudur. Anneleri sudan (veya sütten) gebe kalmıştır. Balthasar (Abamelek), tarihi Adrammelek’in paralelidir. Öyküde çocuksuz öldüğü söylenir. Su-doğumlu bu iki kardeş Zaza ırkının ataları ve kurucuları olarak tanıtılırlar. Altın Gelin: Sanasar’ın karısı. Büyük Meherr: Sanasar’ın oğlu. İran güneş tanrısı Mithra’nın Kırmanciye (Ermenistan)’deki karşılığı Meherr veya Arslan Meherr idi. Amca Ohan: Sanasar’ın oğlu. Sara: Amca Ohan’ın karısı. Vergo: Sanasar’ın oğlu. Misra Melik I: Sanasar’ın oğlu. Misra Melik II: Misra Melik I’in oğlu. David (Davut): Büyük Meherr’in oğlu ve öykünün ana karekteri. Küçük Meherr: David’in oğlu. Öyküdeki en güçlü karekter. Davit’in Halep prensleri olan başka oğulları da anılır. Chimishkik Sultana: Öyküde Van civarındaki Ahlat kentinin sultanı, bazen de sultaniçesi olarak tanıtılır. David ile evlenmek ister. Chimishkik sözcüğü, Bizans imparatoru John Tsimsces’i, Çemişgezek ve Tzan/Dersim adlarını hatırlatır. Chimishk adının Yunanca şekli Tsimisc’tir. Adı geçen Bizans imparatoru Çemişgezekli’ydi. Bu ad Zimisces diye de yazılır. Bence Tsim-sces, büyük olasılıkla Dersim adının kendisidir. Yani ünlü Bizans imparatorunun adı da Dersim’dir ve bu ad bugün Cemşit-abad anlamlı Çemiş-gezek şeklinde de yaşamaktadır. Öyküdeki Chimishkik Sultana, benim görüşüme göre, Saltuklu emiri İzzeddin Saltuk’un Ermenşahlar veya Sökmeniler diye de bilinen Ahlatşahlar‘dan II. Sökmen ile evli olan bacısı Şah Banu’ya (Ahlat kraliçesi) referans olmalı. Bu adın öykünün bazı yerlerinde İzzeddin Saltuk’un kızı ve Saltuklu emiresi Mama Hatun’a referans gibi göründüğünü de not etmeliyim. Dersim türkülerinde adı sık geçen ve bazı önemli mevkilere adı verilmiş olan (Tercan’ın merkezi onun adıyla Mamahatun diye bilinir. Pülümür’de yine onun adıyla Pırde Mama Xatune diye bilinen eski bir köprü vardır) Mama Hatun, Saltuklu tahtında bulunduğu 1191‘de Eyyübiler’le ittifak halinde Ahlatşahlar’ın elindeki Malazgirt kuşatmasına katıldı ve bu yüzden olmalı ki, çok geçmeden tahttan indirildi. Öyküdeki Mısırlılar’dan kasıt Ahlatşahlar’la savaşan Eyyübiler olabilirler. Khandout Hatun: Tebriz/Azerbaycan kralının kızı. Sason kralı David ile evlendi. Bu kadın bazen Sason’un düşmanı Türklerin, Oghan ve Toghan’ın kızı gibi tanıtılır. Babası İran Azerbaycanı‘nda bağımsız bir emirdir. İsmil Hatun: Misra Melik I’in Arap karısı. Gohar Hatun: Kral Gagik’in kızı. Küçük Meherr ile evlendi. Mamık: Yeşil Kent’te oturan yaşlı bir kadın. Sanasar ve Baltasar kardeşleri evlat edinmek ister. Armağan: Manazkertli/Malazgirtli bir kız. Ahlat kralı Beyaz Dev’in elinde esirdi. Toros: Gagik’in oğlu ve Sanasar-Baltasar kardeşlerin dayısı. Ohan: David’in amcası ve Büyük Meherr’in kardeşi. Lorra Hamza: David’e yenilen güçlü bir pehlivan. Colt Celali: David’in konuşan atı. Onun oğlu Küçük Meherr’e kaldı. Papik: Yaşlı bir adam. Barav: Yaşlı kadın. Nane: Nene, yaşlı kadın. Dzour: Sözcük anlamı deli, divane, aptal, savaşçı, kahraman demektir. Nakho Sasho Rasho Azo Sergo: Sargis adının bir formu. St. Sargis, St. Karapet’ten sonra Kırmanciye (Ermenistan)’nin en popüler sainti idi. Devamlılığın çok az olduğu bu öyküde bazı mitolojik karekterler de vardır. Öykünün Kendisinin Kısa Bir Özeti Birinci Bölüm Herşey öyküde Bağdat halifesini sembolize eden Senekerim ile Vaspurakan kralı arasındaki çatışma yüzünden başlar (Burada Asur-Urartu savaşlarının anısı da olabilir). Ermenistan’a giren Senekerim, Gagik’i kendisine haraç ödemeye ve kızı Dzonivar‘ı kendisine vermeye mecbur bıraktı. Ama Sason’daki manastırda sudan gebe kalan (kutsal sudan veya süt çeşmeden içerek) Dzonivar, Sanasar ve Baltasar adlarındaki ikizleri doğurdu. Müslüman ve Halife olan Senekerim (öyküde böyle tanıtılır), bu ikizleri öldürmek istedi. Sonunda suyun çocukları iki kardeş ayaklandı ve Senekerim‘in ordularını yendiler. Ama daha sonra hernasılsa Muş’a (Ermenistan’a) sığındılar. Burada da barınamayınca tekrar yola düştüler. Yolda çetin bir nehre ulaştılar. Onu karşıya geçmeye hazırlanırlarken bu nehre katılan küçük bir derenin ansızın çok güçlü akarak nehri kılıç gibi ikiye böldüğünü görünce, o derenin kaynağını merak edip oraya gitmeye karar verdiler. Atlarıyla o küçük nehri izleyerek bir gün bir gece sürdükten ve peşpeşe dağları tırmandıktan sonra nihayet kaynağına vardılar (Bence varılan yer Munzur gözesinin olduğu Ovacık olabilir). Dağdan çıkan kaynaktan içtiler. Baltasar (sonraları ona Deli Baltasar da dendi), bu sudan içen yenilmez dedi. Bu nehre Bal Deresi adını verdiler ve artık kendilerinin saydılar onu. Burası çok güzel bir ülkeydi. Sanasar ve Baltasar bu ülkede yerleşmeye karar verdiler. Ama gidip tekrar dönecek ve orada kentlerini kuracaklardı. Böylece Sason’daki Mavi Kale’ye, yani dedeleri kral Gagik’in (belli ki Vaspurakan’ın Artsruni kralıdır) oturduğu yere geldiler. Bu iki kardeş çok güçlüydüler. Bir süre kaldılar burda. Sonra dedeleri onları Yeşil Kent’e dragonla (yılan, canavar, dev) dövüşmeye gönderdi. Geldikleri bu kentte Mamık adında yaşlı bir kadına misafir oldular. Bu kent susuzluk çekiyordu. Çünkü ordaki su kaynağını bir dragon tutmuştu ve her seferinde bir güzel bakireyi ateş soluyan bu dragona vererek biraz su alabiliyorlardı. Ertesi gün dragona bu kentin kralının kızı sunulacaktı. Kızı onlar götürdü. Dragonu öldürüp hem kızı kurtardılar, hem de kenti. Kral bu kızı Baltasar’la evlendirdi. Bağdat halifesi Senekerim ülkeyi işgal edince onu öldürüp Bağdat’a dek girdiler. Bu sırada Sanasar Bağdat’ta kral ilan edildi. Ama orda kalmadılar. Anneleriyle birlikte Mavi Kaleye döndüler. Yaşlı Gagik, onlara kendi krallığını bırakmak istedi, ama kabul etmediler. Dedeleri Gagik’e keşfettikleri, kaynağına varıp yerleşmeye karar verdikleri küçük dağ deresinden sözettiler. Gidip orada kendi öz-kentlerini inşa edeceklerini söylediler ve ondan 40 aile daha istediler. 40 eşek ve tekerlekli araba yükleyip yola düştüler. Daha önce gittikleri ve Bal Deresi adını verdikleri nehrin kaynağına vardılar. Burada yerleşip heybetli bir kale, evler ve bir kilise inşa ettiler. Gelip yaptıkları kaleyi gören dedeleri Gagik’in önerisiyle oraya Tanrının Gazabı anlamına gelen Sassoun (Sason ve Sin adlarının aynı olduğuna işaret edebilir bu) adını verdiler. Dedeleri Gagik onlara başka topraklar da verdi (Çapakçur’u, Maroutas Nehri’ni ve Hoyt’u). Ardından Gagik Mavi kale’ye döndü. Amca Toros ile ikizlerin anneleri ise Sanasar ve Baltasar’ın yanında kaldılar. Çok güçlü olan Sanasar, ülkesinin sınırlarını Muş’a, Doğu Fırat kaynağına kadar genişletti. Bir keresinde Batman Nehri’nden itibaren başlayan Mısır‘a dek gitti. Öylesine büyük bir pehlivandı ki bütün dünya Sanasar’ın ününü duydu. Pek çok insan hırsızlığın ve soygunculuğun olmadığı bu ülkeye geldi. İkinci Bölüm Çin Ma Çin‘de Bakır Kent adında bir kent-krallığı vardı. Burdaki kralın kızı rüyasında Sanasar’ı görüp aşık oldu. Ona mektup yazıp 40 krallıktan 40 şampiyonun kendisine talip olduğunu, ama sadece onunla evlenebileceğini söyleyerek yanına (dünyanın sonuydu burası) çağırdı. Sanasar atına atlayıp yola düştü. Yolda Papik denen yaşlı bir adama (tanrının meleğiydi bu) rastladı. O, gitmekte olduğu Bakır Kent’in gizemli bir cinler/melekler kenti olduğunu anlatıp kendisine yolda ne yapması, nasıl gitmesi gerektiğini anlattı. Karşılaştığı herşeye (taş, ağaç, hayvan) ve herkese selam vermesini tavsiye etti. Bu yolda kralın emri gereği tüm seyyahlar ve yolcular sınanıyor ve rapor ediliyorlardı. Sadece güçlü olanlara geçiş izni veriliyordu. Nihayet Sanasar kentin kapısına vardı. Kapalı kapının ardında 40 pehlivan daha beklemekteydi ki, hepsi bu kapının ardında beklerken yaşlanmışlardı. Onlar Sanasar’ın da kendileri gibi olacağını düşündüler. Çünkü kralın kızını görmek, deniz canavarının ağzından bir yüzüğü almak da dahil çok zor koşulları yerine getirmeye bağlıydı. Sanasar tüm koşulları (40 pehlivanı yenmek de dahil) yerine getirdi ve kızı görebilen ilk adam oldu. Kızı alıp yurduna dönmek üzere yola koyuldu. Ama bu gizemli topraklarda bir karakuşu selamlamayı unutmuştu. Tüm halkı haberdar eden bu Karakuş, Sanasar’ın kızı götürdüğünü duyurup ortalığı ayağa kaldırdı. Kendisine yardıma yetişen Baltasar’ın da yardımıyla Sanasar peşine düşenleri biçti. Baltasar ve evlendiği kız da dahil hep birlikte yerleştikleri Sasona geldiler. İki kardeşe 40 gün 40 gece düğün yapıldı. Sonra Sanasar orda kaldı, Baltasar ise başka topraklara göçtü (Bağdat’a), oralarda soy bırakmadan öldü. Sanasar’ın Meherr, Vergo ve Ohan adlarında üç oğlu oldu. Bir zaman sonra Sanasar da öldü. Bir Diğer Bölüm Bu bölümün kahramanı Sanasar’ın oğlu Büyük Meherr (Sason ve/veya Sin/Dersim Aslanı)‘dir. Onun zamanında Bağdat halifesinin yakın bir adamı olan Misra Melik, Sanasır’ın ölümünü fırsat bilip onun ülkesine (Sason/Sin/Dersim) saldırdı. Ama atı Colt Celali ile Meherr korkunçtu. Adı Aslan Yırtan Meherr’e çıkmıştı. Sason‘u şimdi o yönetiyordu. Ahlat Kıralının kızı Armağan’la evlendi. Sason’u kendi krallığının bir parçası sayan Misra Melik’e vergi ödemediği için Misra Melik’le düelloya mecbur kaldı. Yenişemeyince kan kardeşleri oldular. Ama Misra Melik samimi değildi. Karısı İsmil Hatun’u onunla yatırıp tahtını garantiye aldı. Mısır‘a giden Meherr, kendisini oraya çağıran İsmil Hatun’la yaşadı, oralara boyun eğdirdi. Yedi yıl sonra geri döndü. Armağan’dan David adlı bir oğulları oldu. Sonra Meherr de öldü. David, bir aralık Mısır‘a gönderildi. Onu İsmil Hatun emzirdi. Sonra David geri döndü. Onu davara gönderdiler. Acaip güçlüydü. Yabani ne bulursa (Aslan, Kaplan, Sansar, Kurt vd) yakalayıp sürüye ekliyor, her seferinde sürüyü ikiye-üçe katlayıp getiriyordu. Bu yabani hayvanları bir vuruşta yerin dibine gömüyordu. Yabandaki herşey ona biat etmiş, ona katılmıştı. Yabani hayvanların korkusuyla halktan kimse kente çıkamaz olmuştu. Yanıbaşlarında her türden yabanileri görünce evcil hayvanlar da şaşkın ve hareketsiz kalmışlardı. David’den korkuya kapılan halk ona Deli diyordu. O, ayı ile boğayı, keçi ile kurtu ayıramıyordu. David uyuyunca bunu fırsat bilen yaban hayvanları hemen geri kaçıyorlardı ve ancak o zamandır ki kent halkı evinden çıkıp davarını içeri alıyordu. Atı Celali ile konuşan David (Sasonlu Davut), Sason Evi‘ni eski gücüne getirmişti. Kimse ondan vergi alamıyordu. Buna sinirlenen ve Bağdat’ın da efendisi olan üvey kardeşi Misra Melik onun üstüne yürüdü, ama David tarafından ikiye bölündü. David, Mısır ve müttefiklerini yendi. Sonra Azerbaycan kralının kızı Khandut Hatun’la evlenmek üzere Tebriz’e gitti. Bu kıza pek çok ülkenin kralları ve nice pehlivanlar (Pehlivan Hamza, İran Şahı, Çin Ma Çin kralı, Horasan kralı vd) talipti. Kırk krallıktan kırk pehlivanı yendi ve Khandot Hatun’u alıp Sason‘a döndü. Ondan babasının adını verdiği oğlu Meherr (Küçük Meherr) doğdu. Meherr hızla büyüdü. O da müthiş güçlüydü. Babası David’i yıkıyordu. Chimishkik Sultanı ile savaştı ve onu öldürdü. Böylece babasının intikamını aldı. Azerbaycan’ı da o yönetti, Gürcistan ve Türkistanı zapetti. Hepsi haraç ödediler ona. Sonra Kral Pajik’in kızı Gohar Hatun’la evlendi...Ondan sonra da Sason stoku (Sason Evi) devam etti. Dipnotlar: (1) Bir eski kronikçiye göre MS. 901‘de 15 Sason prensi Türklerin baskısıyla Klikya’ya göçedip burayı parça parça zaptettiler ve orada bir Ermeni devleti kurdular. Klikya’ya sığınan Sason halkının veya prenslerinin bir bölümü de orada Ruben hanedanlığını kurmuşlardı ki, bu krallık 1375‘te Memlüklerce yıkıldı. Diğer Hristiyan merkezlerden İstanbul 1453‘te, Trabzon 1461‘de düşürüldüler. Kafkas Ermenistanı’na kaçıp kurtulan Sason halkının bir bölümü 1918 yılında orada bağımsız Ermenistan Cumhuriyetinin kuruluşuna katkıda bulundu.